İpek Hanımın Çiftliği ve Pınar Hanımın Pazarlama Dehası

Geçtiğimiz Cuma günü Polat Renaissance Barbaros‘da İpek Hanım Çiftliği’nin sahibi Pınar Kaftancıoğlu’nun çaylı, kahveli toplantısı vardı. Davetli olarak ben de katıldım. Pınar hanım, hani şu meşhur Ferrarisi’ni Satan Bilge hikayesine benzer şekilde tası tarağı toplayıp Nazilli’de çiftlik kuran, şehir hayatına tövbe eden ve daha sonra da çiftliğini büyütüp herkese e-maille organik yiyecekler satan kadın.

O gün Pınar hanım ve İpek Hanımın Çiftliği benim için o toplantıya katılan organik yeme-içme meraklılarından daha farklı bir anlam taşıyordu. Sıkı durun açıklıyorum. Bu anlam Pınar hanımın pazarlama dehası! Bu dehayı yalnızca ben farketmemiş olacağım ki 4-5 Aralık’ta yapılacak olan Pazarlama Zirvesi‘ndeki konuşmacılardan biri de Pınar Kaftancıoğlu. Düşünsenize David Meerman Scott gibi bir pazarlama profesyoneli ile birlikte Pınar hanım aynı gün sunum yapacaklar…

Bunun olması için bariz bir şeylerin olması lazım elbette!

Pınar hanım, 8 yıl evvel çiftliğe yerleştiğinden beri ürettiği mamülleri satmak için özellikle kadınlara e-mailler gönderiyor. Satış için tek yaptığı şey bu. Yalnızca e-mail göndermek. Hem de bildiğin kocaman puntolu yazılarla ve de gayet “Bodozlama” bir halde. Mailchimp, Madmimi, EuroMessage, e-mail arayüzü tasarımı gibi şeyler İpek Hanımın Çiftliği için boş işler! Pınar hanımın e-ticaret sitesi yok. Yok yataymış, yok dikeymiş, ödeme sistemi şöyle, PayPal böyle, kullanım koşulları, teslimat şartları, v.b. kavramların hiçbiri yok. Yalnızca “Allah ne verdiyse yazıyorum ve gönderiyorum” var. Yine de İpek Hanımın Çiftliği projesi, şu an debelenip durmakta olan ama üstün görünümlü birçok e-ticaret sitesini sulu götürür susuz getirir. Hatta takla attırır. Bazılarını da satın alır 🙂 O derece.

Pınar hanımı gördüğüm anda eşime “Bu kadın bu işi yapar, hatta daha iyilerini de yapar!” dedim. Endamı gayet yerinde maaşallah. Çiftlik de yönetir, liderlik de yapar, pazarlama da yapar, yazı da yazar. Yapar da yapar!

Pınar ANA! Ben ona bu lakabı uygun gördüm. Hani bazı insanlara bazı sıftatlar cuk diye oturur ya, bu da o misal. Evet, Pınar Ana olmadan İpek Hanımın Çiftliği olamaz. Mümkün değil.

Aşağıda son gözlemlerim ile birlikte Pınar hanımın pazarlama başarısının ne olduğunu sıralayacağım. Kendisi son gönderdiği e-mailde Pazarlama Zirvesi’nde ne konuşacağını bilmediğini söylemiş. Ben kendisine biraz yol açayım bari 😉

  1. Korku Pazarlaması: Bu zaten maillerinde de gördüğüm bir şeydi. O gün otele gelince de aynı şeyi gördüm. Pınar hanım ve ekibi geldikleri andan itibaren tüm olay GDO, sağlıksız beslenme, antibiyotikli tavuklar, inorganik yiyecekler, katkı maddeleri, kanser v.b. üzerinde şekilleniyor. Bunu isteyerek yaptığını zannetmiyorum. Kendisi bu tip konulara zaten takıntılı biri ve bunu da gayet net belli ediyor. Ancak bu işe yarıyor! Hepimiz öleceğiz ve ne yersek oyuz. O halde iyi yememiz lazım. Eh, o da Pınar hanımda var! 🙂
  2. Hikaye: Pınar hanımın çok güzel bir çiftlik kurma hikayesi var. Bir kere en sağlam yer burası. Bugün klavyelerinin başında çalışan milyonlarca insan için Pınar hanım bir halk kahramanı olarak görülüyor. Birçok insanın yapamadığını yapmış ve insanlara doğru yol göstermeye başlamış bir halk kahramanı.
  3. Kuvvetli Bir Üslup: Pınar hanım kanımca sezgileri oldukça kuvvetli bir insan. Hikayeleştirmenin pazarlamadaki gücünü görmüş olacak ki her hafta gönderdiği mailde de dikkat ederseniz aslında yeni bir hikaye anlatıyor. O uzun maili neden sonuna kadar okuduğunuzu idrak ediverin lütfen!
  4. Bitti Kalmadı: Pınar hanım eğer elinde satacak bir şey kalmadıysa “Bitti, kalmadı” diyor. Alamayan daha çok merak ediyor, hırslanıyor ve sıraya giriyor. Bilin bakalım, bunun benzerini dünyada başka kim yapıyor? Apple!
  5. Oturmuş Arketip: Yazımın başında da bahsettiğim gibi. Pınar hanım aslında her anlamda bir “Ana” karakteri. Kuvvetli kadın. Kimseye eyvallahı yok. Doğru bildiğini yapıyor ve bunun için arkasında bir “Organik Dini” inançlılar güruhu oluşmuş. Eğer bu “Ana” sıfatını taşıyor olmasaydı, insanların hiçbiri ona iman etmezlerdi.

pinar-kaftancioglu-ipek-hanimin-ciftligi

…ve Yeme-İçme!

Gelelim o gün konuşmalardan aldığım notlara! “İpek Hanımın Çiftliği tüm dünyaya yetemeyeceğine göre ne yapmalıyız? diye başlayarak ekibe sorular yönelttim. İlgilenenlerle de paylaşayım.

  • Besin zincirinde mamülü en alt seviyede alıp kendi evinde işleyeceksin. Örneğin sütünü alıp yoğurdunu evde kendin yapacaksın. Domatesi mevsiminde alıp salçanı kendin hazırlayacaksın. Gidip de raftaki konserve salçayı alırsan domatesten o rafa gelene kadar başından geçen bütün sanayi hamlelerini de satın almış oluyorsun. (Koruyucu maddeler, katkı maddeleri v.s.)
  • Yumurta alacaksan üzeri beneklilerden almak makbul.
  • Tavuk yemezsek tüm mahlukat için pek hayırlı bir iş yapmış olacağız.
  • Mısır yiyen ölür. Ya da X-Men olur.
  • Et yerine alternatif proteinler üzerine yoğunlaşmalı.
  • Ekmek yemezsek çok rahatlayacağız.
  • “İlla evde ekmek yapacaksan Yuva marka maya kullanın.” buyurdu Pınar hanım. Vaciptir yani 🙂 Saldırın!
  • Çocuklarımızı sürekli organik yesinler diye de zorlamamalıyız zira sağlıklı beslenme takıntısı olan çocuklarda Orthorexia Nervosa denilen ve sonu ölümle sonuçlanan bir takım psikolojik rahatsızlıklar oluşuyor.

Benim için bu kadarı yeter. Sanırım sizin için de yeterlidir.
Aslında ben size temel problemi söyleyeyim: Nüfus.
Haydi bakalım, kalın sağlıcakla!