Lütfen! Bin kere söyledim. Her verdiğim eğitimde bahsettim. Kitaplarımda yazdım. Makalelerde biraz daha derinlemesine girdim. Hala söylüyorum. Bazı insanlar anlıyor, mutlu oluyorum ama maalesef her geçen gün hayatımızdaki tek, yegane, biricik, pür-i pak dijital pazarlama mecrası Instagram olarak karşımıza çıkmaya ve yüceltilmeye devam ediyor. İrili ufaklı bütün kurumların pazarlama stratejilerinin bu sosyal medya mecrasına odaklı hale geldiğini gördükçe içim acıyor. Yahu üzülüyorum, neler kaybettiğinizi fark ettikçe daha çok üzülüyorum. Nasıl izah edeyim? Bir kere başkanlığı Instagram’a çoktan vermişsiniz bile, oysa demokrasi diye bir şey var anlıyor musunuz?
PROGRAM: Pazarlama Stratejimizin Merkezi: INSTAGRAM (Tebrikler ve alkış, akabinde İstiklal Marşı ve Kapanış.)
Koca koca firmalar, eşek gibi bütçeler; varsa yoksa Instagram’dan medet umuyor. Ama olmaz! İki foto, iki video paylaşmakla “Günde minimum 3 post paylaşıyoruz!” demekle olmuyor o iş. Çok net.
Bir kere Instagram’ın tam olarak ne olduğunu anlamadınız ki daha. Anladığınızı sanıyorsunuz sadece. Vallahi anlamadınız. Siz o kadar özenirken neden kötü içerikler sizinkinden daha çok görüntüleniyor düşündünüz mü? Ya da neden abidik gubidik ipini koparan -için için uyuz olduğunuz- kendini fenomen, celebrity, influencer, önemli bıdıklar ilan eden kişiler pazarlama planınızın birer parçası haline geldi? Neden bunlarla iş birliği yapmak zorundasınız? Ya da zorunda mısınız? Ne, nedir? Ne yapılıyor? Siz kimsiniz? Ne yapmak istiyorsunuz? Neden hep günü kurtarmaya, popüler kültüre oynamaya çalışıyorsunuz? Neden hep patinaj çekiyorsunuz? Bütün bu olanlarla ilgili gerçekten bir fikriniz var mı? Üstleriniz bu olaylardan bi’ haber mi? Yoksa “Aman ya boşver!” deyip malı vurduktan sonra dükkanı kapatıp 2 yıla kaçıp gitmek mi niyetiniz? (Buysa zaten bu yazının geri kalanını okumayın. -Ülkenin yarısı şu anda okumaktan vazgeçmiş olabilir.)
Okumaya devam edenler için yazıyorum: (BİZIMLESİNIZ!)
Yalnız bir saniye hepimiz kalıcı ve sürdürülebilir bir işin, uzun vadeli ve katma değerli bir pazarlama stratejisinin peşindeyiz değil mi ama? Şiarımız bu! Buna inanmadan yola çıkılmaz ki? (Mutlu, pırıl pırıl gülümseyen idealist suratlarınızı görür gibiyim.)
Ama peki o zaman gelip bana “Peki neden olmuyor hocam?” diye niye soruyorsunuz?
Yine söylüyorum. Olmaz tabii. Daha önce yazmıştım. Sapla samanı ayırın diye. Önce hangi sosyal medya mecrasının insanlarda hangi arketiplere karşılık geldiğini anlamanız daha sonra da buna göre büyük resmi görerek bir strateji hazırlamanız lazım demiştim. (Eğitimlerime gelenlere birazdan söyleyeceklerim tanıdık gelecektir: İşinize yarayanlardan bir karma, deniz attığınız taşların oluşturduğu dalgalardan bir Tsunami etkisi, planlı ve programlı gitmenin dayanılmaz hafifliği…) Yani demek istediğim; belki asla önemsemediğin bir Foursquare kullanıcın, 10 Instagramdan gelen müşterini cebinden 10 kere çıkaracak güce sahip. Nereden biliyorsun? Ey marka, ey esnaf!
“NE-RE-DEN Bİ-Lİ-YOR-SUN?”
Parlayan Yüzlerinize Zeval Gelmesin!
Daha uzun soluklu, derinliği olan, planlaması daha zor ama inanın %100 çalışan, işleyen bir stratejinizin olması hiç de imkansız değil. Dünyada gayet güzel örnekleri var ve isteyen de pek tabii uygulayabiliyor.
Bir yapsanız siz de çok mutlu olacaksınız ama olmuyor, yapamıyorsunuz işte. Bunu bir becerin, söz bak sonra Instagram’ı yine size geri vereceğim. İstediğiniz gibi oynayın. Ama bu kez daha bilinçli oynayın. Hani Sezar’ın hakkını Sezar’a verecek şekilde…
Şu anda takip ettiğim markaların %90’ı Sezar’ın hakkını Sezar’a veremediği gibi Instagram tarihinde bir ilki uygulayarak (yani bizzat Instagram’ın kendisine takiye yaparak) var olan marka değerlerinin de bokunu çıkarmakla zaman kaybediyor. Bir de en fiyakalı azman ajanslar, PR firmaları falan işin içinde. Tey tey! (Suya yazı yazarsanız, Ocus ve de Pocus olur değerli abilerim ve ablalarım. Instagram’ın hafızası= Balık hafızası.)
“Ya ama herkes Instagram’a bakıyor yeaa!” şeklinde kafanızın gün içinde Instagram’dan başka hiçbir şeye çalışmadığı argümanlarınız ise amiyane tabirle tam birer boklu bebek bezi! Güzel pudra kokulu ılık boklu bezler… Atın onları çöpe. Çok tatlı kokabilirler, bezlerin içindeki sizin kurban olmak istediğiniz bebeğinizin boku olabilir; ama sonuçta bok işte! Atın atın atın.
Hele hele Internet yasaklarının neredeyse her hafta yaşandığı, sosyal medya pazarlamasının olayların olmadığı günlerle sınırlı olduğu bir ülkede yaşarken sadece Instagram’da yapacağınız en kralından kampanya “Yine tutturamadık!” dan öte bir lafza sahip olmayacak; bunu da yazın bir kenara.
Büyük resmi görecek bir beyine (gerçek beyin anlamında değil) sahip değilsiniz diyelim, ya da önünüze bloke koyan bir yöneticiniz varsa şayet… Yahu evet ayıp değil, günah değil; gidin eğitim alın. Çünkü ilk başta eğitime ihtiyacınız var. Bilmediğinizi kabul edin. Evet, belki dijital pazarlama müdürüsünüz ama BİL-Mİ-YOR-SU-NUZ! Ama bir yandan da erkekliğinize/titrinize bok SÜR-DÜR-MÜ-YOR-SU-NUZ! Bırakın egonuzu falan. Bu konuda uzman isimlerden eğitimler alın. Serdar Kuzuloğlu, İsmail Hakkı Polat, Ercüment Büyükşener, Hasan Başusta ya da benden; kimden isterseniz eğitim alın ama lütfen eğitim alın!
Eğitimler pahalı mı geldi? Bir sürü kitap, makale var konuyla ilgili her yerde. Onları okuyun. Bu yukarıda saydığım uzmanlar yıllardır verdiği eğitimler hakkında makaleler yazıyor, her yerde anlatıp duruyor. Tek dertleri var: Bildiklerini başkaları da öğrensin istiyorlar. Herkes faydalansın, ekosistem büyüsün, ülke ekonomisi gelişsin v.s. Bu kadar basit.
Evet, epey sert bir yazı oldu sonlara doğru! Belki biraz döver gibi oldu ama bakın şimdi Instagram’ın hayatınızdaki tek sihirli değnek olmadığını az da olsa idrak ettiğinizi düşünüyorum. Bir inanın buna bak. Siz de acayip rahatlayacaksınız. Şimdi gidin bunu patronlarınıza, arkadaşlarınıza, sevdiklerinize haykırın.
“Instagram hayatımızın tek anlamı değil!”
Aynen bu dediğimi yöneticilerinize haykırın lütfen!
“Kim dedi?”
“Valla internette böyle bu işlerin uzmanı gibi konuşan bir abi dedi. Kitapları falan varmış. Haklı sankim.”
Çok güzel! Peki ne yapacak mışsınız? Eğitim alıp, kitap okuyacakmışsınız. Çünkü stratejiniz zaten bariz yanlışmış. Pizza Kulesi gibi, temeli bozuk ve dahi çürükmüş. Öyle olmazmış. Bunu değiştirmek lazımmış.
Sağduyulu, birşeylerin yanlış gittiğini düşünen kardeşim. Toplantılarınızda bunu söyleyin. Çekinmeyin.
Ha, bu dediklerimi yaptıktan sonra oturun masanızın başına bir plan yapın. Bu süreçler 6 ay sürsün, 1 yıl sürsün önemli değil. Sonrasında oturun ve bir plan yapın. Instagram’ın normal dijital pazarlama stratejinizdeki ağırlığının %30’mu, yoksa %80 mi olduğunu ancak büyük resmi görerek ve bunu adam akıllı bir yerlere yazıp çizerek görebilirsiniz çünkü.
Öyleyse haydi gelin Instagram’dan başka bir dijital pazarlama stratejiniz olsun!
Öğrenilmiş çaresizliğinizden kurtulun. Bakın inanın siz de rahatlayacaksınız.
Ben de.
Haklısınız, size katılıyorum. Hatta ben sadece Instagram için de demiyorum. Kafalarımızda “Facebook & Instagram Reklamcılığı” tabusunu oluşturmuşuz, bir türlü yıkamıyoruz. Bazı kişiler! (benim gibi) yıkmak istiyor ama yeterli eğitime sahip olmadığı için fikir dünyasından öte geçemiyor.
Popüler akım sosyal medya mecraları onlar oldukları öyle. Ama tanıtım kanallarını çeşitlendirmek lazım.