Korona Günlerinde Restoran ve Mekan Sahipleri Sosyal Medya Hesaplarını Nasıl Kullanmalı?

Malumun beyanı, yani “Ülkemizde korona var, anonsu” yapıldıktan hemen sonra süreç çok hızlı gelişti. Virüsün yayılmasından daha hızlı bir biçimde ülke genelinde kafelerin, restoranların kapatılması gerçekleştirildi. 

Daha geçtiğimiz Pazar günü açık olan ve son kapasite çalışan Türkiye’nin önde gelen restoranları paket servisten medet ummaya başladı. Birçok restoran paket servisle bir iki gün daha direnmeye çalıştı ama sonuç nafile. Bir yandan milyonluk yatırımlar heba olurken, milyonlarca çalışan şu anda işsiz ve sürecin nereye gideceğini şaşkın bir şekilde izler halde, diğer yandan da görünmez düşmanımızdan (Korono Virüs) korkar vaziyette evine kapalı.

Ne yapalım tüm dünya şu anda aynı vaziyette. Sadece biz batmıyoruz ki.” diyerek kendini avutuyor…

“Hepimiz süratle bu sonu belirsiz kuyuya doğru çekiliyoruz.” 

Virüsün fiziki zararları bir yana dursun şüphesiz işin ekonomik zararları ve dünya ekonomisine vuracağı darbe daha büyük olacak.

Henüz dün sektörlerinin gelişimi üzerine konferanslar düzenleyen sektör öncüleri bugün ortada bir sektörleri kalıp kalmayacağından, ya da ortam sakinleştiği zaman nasıl bir manzarayla karşılacaklarından bile emin değiller. 

Hep birlikte Don Kişot misali hayali devlere karşı kılıç sallamaya çalışıyoruz ama nafile…

İnsanı “rasyonel bir hayvan” olarak niteleyen Aristo bu günleri görse küçük dilini yutardı. Bir konuda herhangi bir yargıya varmayı engelleyemiyor oluşumuz başlıbaşına irrasyonelliğimizin göstergesi ve bugün bu yargılara başkaları bizim adımıza vararak hepimizi kendi irrasyonel senaryolarının içine çekmekteler.

Yani kısacası bizim naif rasyonelliğimizi kırmaktalar.

Resesyon değil ekonomik çöküş!

İçine çekildiğimiz durumun ismini “Resesyon” diye tabir edenler var ama bu basbayağı “Ekonomik Çöküş”. Şu anda kapatılan restoranların bir ay boyunca açık kalmaması demek %30-35’nin iflası anlamına geliyor. 

Kapanan birçok restoran işler yoluna girdiği zaman -ki bu da belirsiz- nasıl bir manzara ile karşılaşacağını bilmiyor. Okullardan hemen sonra ilk kapatılmasına karar verilen mekanlar restoranlar oldu. Yani okullar birincil, restoranlar ve eğlence yerleri ikincil virüs kuluçka/yayılım yerleri algısına oturtuldu.

Bu algı yönetimine razı gelmeyin!

Bu yazıyı yazmamın nedeni sosyal medya kullanımınıza dair yıllardır bu alanda hizmet veren biri olarak sosyal medyanızın krizde doğru kullanımını göstermek.

Hepiniz sosyal medya hesaplarınızda daha iyi bir dünyada görüşmek üzere “Hoşçakalın!” dediniz! Demek zorunda kaldınız… Şimdi restoranlarınız da kapalı olduğu için sosyal medya hesaplarınızda içerik üretmeyi bıraktınız. “Hoşçakalın!” dediniz ama demeyin! Özellikle bu iletişimi geçtiğimiz 4-5 yıldır doğru bir şekilde yürütmüş olan ve bir kitle oluşturmuş restoranlar için söylüyorum. Orada oluşturduğunuz kitle içerisinde, mevcut müşterileriniz, potansiyel müşterileriniz ve dahası yeni müşterilere ulaşabilme umudunuz var. Kitlelerinize “Hoşçakal” demeyin. Derseniz bütün umutlarınızı yok etmiş olacaksınız. Başınızı öne eğip buraya kadarmış kaderciliğine bürünmeyin. Hepinizi korkutarak ve kazanç kapılarınızı ellerinizden alarak yıldırıp, bir köşeye sindiriyorlar. Ama sizler esnafsınız; yılmayın!

Kitlenizle temas etmeyi -krize rağmen- sürdürmelisiniz. Aksi takdirde bir taraftan finansal olarak çökerken sosyal medya hesaplarınızdaki birikiminizi ve etkileşiminizi de sıfırlamanız kelimenin tam anlamıyla intiharınız olacaktır.

Neden mi?

Çünkü yıllardır dijital dünyada ve sosyal medyada içerik üreten biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, sosyal medya iletişimi sizin içeriklerinizle var. İçeriklerinizin sürdürülebilirliği veya devamlılığı sizi sürekli göz önünde kılan yegane unsur. Bazı içerikleriniz az etkileşim alır, bazıları çok ama en nihayetinde hani Instagram hesabınızda tepede yazan “Profil Görüntüleme” rakamınız var ya, işte o rakam sizin toplam etkileşim skorunuzdur. Yani karnenizdir. Onu içerik paylaşımlarınızı keserek, titreşiminizi azaltır ve gittikçe sıfırlarsınız. Algoritma eğer siz ona çalışmazsanız dilerseniz 100 bin takipçiniz olsun, sizi sıfırlamak üzere programlanmış durumda.

Sonra gün gelip de motoru tekrar çalıştırmak istediğinizde maalesef “Marş basmayacak!” Çünkü etkileşiminiz tamamen düşmüş, bugüne kadar edindiğiniz görünürlüğü de kaybetmiş olacaksınız.

Yani demem o ki; evet restoranlarınızı yasa ile kapattılar ama sosyal medyada varlığınızı ayakta tutmak için direnmek zorundasınız. Ordaki algınız ve itibarınız sizin şu zor günlerdeki yegane varlığınız.

Bugüne kadar sosyal medyadaki başarınızın sebebi de zaten sosyal medya iletişiminizi sürdürülebilir kılmaktan başka bir şey değildi. Öyle değil mi?

Peki nasıl sürdüreceksiniz?

Evde onlara yaptığınız yemekleri gösterin. Arada sırada Instagram hikayelerinizden hikayeler paylaşın. Konuşun… Düşüncelerinizi dile getirin, sadece bir restoran olarak değil, insan olarak da hayatın içinde olduğunuzu, halkla aynı sıkıntıları yaşadığınızı belirtin. Dertleşin… Aldığınız tedbirleri anlatın. Eski içeriklerinizi tekrar hesaplarınızda çevirin. Daha önce paylaşıp da çok etkileşim almış olan içeriklerinizi bir kez daha çekinmeden paylaşın.

Sosyal medya hesaplarınızı birer retrospektife dönüştürün. Sizin en çok sevdiğiniz içerikleri çıkarın ve tekrar ortaya koyun… Evinizden, ailelerinizle, kedinizle, köpeğinizle fotoğraflar paylaşın ama ne olursa olsun durmayın!

Evet restoranlarınız kapandı, evet işleriniz durdu, evet çalışanlarınızın maaşları nasıl vereceğinizi, bu şekilde ne kadar daha gidebileceğinizi düşünüyorsunuz…

Ama sizler yılların esnafısınız! Tek bildiğiniz, benim de sizlerden bunca yıldır bilip öğrendiğim tüm hayatınız olan dükkanlarınız ve itibarınız!

İtibarınızı yüksek tutmak, sosyal medyadaki algınızı devam ettirmekten geçiyor.

Stephan Hawking’in de dediği gibi “Tek yapmamız gereken, iletişimi (konuşmayı) sürdürmek!

Gerisini hep birlikte “YAŞAYARAK” göreceğiz!